SOSİAD olarak tesisat teknolojileri eğitimi de veren teknik liselere farkındalık kazandırmak ve öğrencilerin bölüm olarak iklimlendirme/tesisat alanını seçmeye teşvik etmek için bir proje hazırladık. Bu proje kapsamında İstanbul sınırları içinde olan 18 teknik liseye farkındalık eğitimleri verdik. Benim için de çok faydalı olan bu süreçte karşılaştığımız bazı diyaloglar, Kahve Molası’na uygun olduğu için burada yer vermek istedim.
Liselere gittiğimizde hem öğretim elemanları hem de okul yöneticileri ile ön sohbetler yapıp ardından sınıflara gider ve bazen öğrencilerle bazen de öğrenciler ve velilerle toplantılar yapardık. İlk başlarda formel bir sunum yapmaya başladık. Zamanla bu formel sunum bize dar gelmeye başladı. Bir okul müdürü sohbet esnasında bir sıkıntısını belirtti. Okulda iklimlendirme/tesisat bölümünü seçen öğrencilere diğer bölümlerden öğrenciler (motor, bilgisayar, elektrik vb.) borucu diye hitap ediyorlarmış. Bu hitap da bu öğrencilerin bir bölümünü rencide edermiş ve bu yüzden havalı bölümlere itibar daha fazlaymış. Motorcular, elektrikçiler, bilgisayarcılar daha popüler bölümlermiş. Velilerin de katıldığı bu farkındalık toplantısında o zamanın dernek yönetim kurulu başkanı sıfatıyla ben de konuşma yapmıştım. Bu bilgi bütün konuşmamı değiştirdi. Şöyle bir enstantane olmuştu: “Dünya üzerinde insan yaşamının temeli boru üzerine kuruludur. Hadi hayatımızdan boruları çıkaralım. Ne olur?” sorusunu sormamdan sonra katılımcılarla beraber yanıtlar aradık. Yanıtlar gelmeye başladı: “Evimizde su akmaz. Doğal gaz olmaz. Bahçeyi sulayamayız. Banyo yapamayız. Evimizi ısıtamayız. Kanallarımız gitmez.” vb. Konuşmama şöyle devam etmiştim: “Eski zamanda insanlar su kıyılarında yaşardı. Çünkü susuz bir hayat olamaz. Su için de boru lazım. Bugün modern kent yaşantısının temeli borudur. Bugün buraya gelirken kullandığım otomobil, boru teknolojisi sayesinde var. Yoksa atların sırtında dolaşıyor olurduk. Ben de borulu kanatlı ısı değiştirici yapan bir firmada mühendislik yapıyorum. Her projede şu soruları soruyoruz: Boru malzemesi ne olacak? Boru çapı ne olacak? Kolektör borusu ne olmalı? Nasıl birleşecek? Ömrü ne kadar olacak? Aslında yaptığımız iş boruculuk. Biz borunun termal tasarım ve üretim esaslarını belirlerken uygulamacılar da montaj ve test taraflarıyla uğraşıyorlar. Şu anda dünyanın en prestijli mesleklerinden biri, boru kaynak uygulamalarıdır. Siz değerli öğrencileri de ileride meslektaş olmaya yani borucu olmaya davet ediyoruz.”
İşte kapanış cümlemin sonrasında öğrencilerin gözlerindeki ışıltıyı görmüştüm. O yıl tesisat alanına başvurular bazı liselerde iki kata yakın artış göstererek rekor kırmıştı. Yani boruculuk itibarlı bir meslek olarak görülmüş ve öğrenciler tesisat/iklimlendirme bölümünü seçmişlerdi.
Ülkemiz güvenli yaşam açısından ne yazık ki iyi verilere sahip değil. İSİG Meclisi verilerine göre, 2024 yılı içinde yalnızca iş cinayetlerinde 1897 çalışan hayatını kaybetti. Gün geçmiyor ki bir yeni vaka duymayalım. Otel yangını hepimizi kahretti. Havai fişek fabrikası hafızalardan çıkıyor artık. Deprem tartışmasında tesisatın rolü önemli bir başlık. Henüz bununla yüzleşemedik. Mevcut binalara yapılacak her türlü tesisat uygulaması, bir proje çalışmasını gerekli kılar. Bunu atladığımız anda hangi kolon patlatılmış, hangi taşıyıcı yapı zarar görmüş bilemiyoruz. Klima montajlarında bile elektrik hatlarının zarar gördüğü durumlar oluşuyor. Bunu durdurmanın iki temel yolu var. Merkezî yönetim uygulamalarında ısrardan vazgeçmeli ve yerel yönetimlere yetki devirleri yapmalıyız. Özellikle gıda güvenliği sorunları çok fazla yaşanıyor. Bir döner büfesi bir günde 648 kişinin zehirlenmesine yol açabiliyor. Tüm bu eğitim ve denetim süreçlerine bu gözle bakabilmeliyiz.
Tesisat alanı da tüm yaşantımızın içinde çok önemli bir yer tutuyor. Su, yangın, doğal gaz, elektrik, kanal giderleri, klima, soğutma, havalandırma, gıda bunların başında gelmektedir. Bu meslek yalnızca para kazanmak için yapılamaz kamusal bir yönü de var.
Güvenli bir yaşam için güvenli tesisat uygulamalarına ihtiyaç var. Ülkemizin bu konuda sabıkası kabarık. Kent yaşantımızın merkezine oturan bu alan, inşaat kadar rant yaratmasa da yaşamımıza değer katan ana faktör olmaya devam ediyor. Kendimize sormamız gereken soru burada karşımıza çıkıyor: Oturduğumuz eve hangi gözle bakacağız? Mal gözüyle mi bakacağız yoksa yaşam alanımız gözüyle mi?
Rantı değil yaşamı önceleyelim.
Hayati Can
Friterm İş Geliştirme Müdürü