F-Gaz Yönetmeliği ile soğutucu akışkanların kontrolü sürecinin sistem seçimlerine ve geleceğimize etkileri

Önceleri ‘Çevre Dostu Sistemler’ tabiri genel geçer kullanılan, firmaların ya da uygulayıcıların pazarlama argümanı olarak kullandığı, aslında yoğun rekabetin hengâmesi içinde çok da dikkate alınmayan ya da dikkate alınması zorunlu olmayan bir kavram idi. Ancak gün geçtikçe çevrenin korunması ve geleceğe daha güzel bir dünya bırakmamız için çok kıymetli ve bir o kadar da bağlayıcı çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmaların birçoğu devlet hatta devletler nezdinde yasal düzenlemeler ile zorunlu hale geliyor, getiriliyor ve denetleniyor.  Dolayısıyla bundan böyle geçmişe nazaran yeni yaptırımlar nedeniyle çevre meselesi sistem seçimlerimizi, üretim tekniklerini ve teknolojilerini, sistem tasarımlarını hatta müşteri tercihlerini dahi değiştirecek gibi görünüyor.

Çevre ile ilgili en önemli güncel konulardan birisi sıkça duyduğumuz F-Gaz düzenlemeleri. Bildiğiniz üzere florlu sera gazları çok ciddi sera etkisi yaratıyor ve küresel ısınmaya neden oluyor. Örneğin CO2’in küresel ısınma etkisi 1 (Bir) iken klimalarda kullandığımız R410A 2088. Bir başka söyleyiş biçimiyle ozon tabakasına zararı 0 (Sıfır) olduğu için yere göğe sığdıramadığımız, HCFC’lere yani R22 türü akışkanlara alternatif olduğu için büyük bir hızla kullanmaya başladığımız R410A gibi akışkanların ozon tabakasına etkisi olmadığı için tercih edilmişken bir de baktık ki; global ısınma etkisi gibi bir meselesi önümüze geliverdi. Yine gördük ki; tabii olan, tabiatta var olan, herhangi bir kimyasal işleme tabi tutulmayan gazlar hariç hiçbir kimyasal karışım yahut saf madde çevreci değil. Dünya gördü ve öğrendi ki; bu tür akışkanların ve gazların kullanımları kontrol altında tutulmalı, hızla alternatifleri yaratılarak verdikleri zararlar en aza indirilmeli. İşte tam da bu nedenle F-Gaz Yönetmeliği gündeme oturdu.

Bilindiği üzere 04.01.2018 Tarihli ve 30291 Sayılı Resmî Gazete ile yayınlanan Florlu Sera Gazlarına İlişkin Yönetmelik özellikle iklimlendirme sektörünün kaderini etkileyecek nitelikte. Şöyle ki; ilgili yönetmelik özetle F-Gaz (R134A, R410A vb. gibi) ihtiva eden sistemlerin kullanıcılarına cihazlarının kaçak riski taşımadığına dair kontrol ve tetkik sorumluluğunu veriyor. Nasıl araçlarımızı belirli zamanlarda egzoz muayenesine yahut genel muayeneye götürüyorsak, artık içerisinde F-Gaz bulunan cihazlarımızı da kontrol ve muayene ettirmek zorunda kalacağız. Üstelik içerindeki soğutucu akışkan miktarı arttıkça yıl içinde yaptırmamız gereken kontrol sayısı da o oranda artmak zorunda. Bu süreç biz iklimlendirme sektörü içinde faaliyet gösteren tüm firmalara net bir şekilde şu başlıkları öğütlüyor;

·  Daha az soğutucu akışkan barındıran sistemlere yönelmeliyiz.

·  Soğutucu akışkan miktarını azaltmak için yeni nesil soğutucu akışkanlı sistemlere yönelmeliyiz. (R32 her ne kadar yeni nesil olarak lanse edilse de bu akışkanlar da F-Gaz grubundadır. R32’nin GWP değeri 675’tir. Elbette R410A’ya göre daha düşüktür ama Global Isınma Etkisi vardır.)

·  DX sistemlerden yavaş yavaş çıkış yolu aramalıyız. Çünkü DX sistemler içerisinde sulu sistemlere göre çok daha fazla soğutucu akışkan barındırmaktadır.

·  VRF türü sistemlerde tek bir dış ünite gövdesinde çok büyük kapasitelere erişmeye çalışmak yerine daha çok, daha küçük kapasitelerden oluşan dış ünitelerle daha çok zon oluşturmanın yollarını aramalıyız.

·  Isı pompaları gibi dış ortamda soğutucu akışkan, iç ortamda su dolaştırılan sistemlere yönelim artacaktır. Bu tür sistemlerde soğutucu akışkan yaşam mahallinin dışında, dış ortamda olacağından kullanılan soğutucu akışkanın zehirleyiciliği ya da yanıcılığı bir kriter olmayacaktır. Dolayısıyla GWP etkisi olmayan tabii gazlar bu sistemlerde kolaylıkla kullanılabileceğinden yüksek verimli Isı Pompalarına yönelim beklediğimizden de hızlı olacaktır.

·  Biz klimacılar olarak artık iç ortamda su dolaştırarak soğutma yapmaya, ısıtmayı da yine su ile yapmaya ve statik olarak ısıtma tekniğini öğrenip kullanmaya artık mecbur kalacağız.

·  Artık mesleğimizdeki birçok alan bir alan haline dönüşecek, ısıtmacı, klimacı, soğutmacı ayrımları artık çevreci iklimlendirmecileri ortaya çıkaracaktır.

Benim naçizane tüm meslektaşlarıma önerim; özellikle çevre ile ilgili gelişmeleri, yasal düzenlemeleri, başta Avrupa Birliği olmak üzere gelişmiş ülkelerde F-Gaz gibi konularda yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeleri, buna göre yeni bakış açısı geliştirmeleri için çaba sarf etmeleri olacaktır. Süreç bizi yeniden öğrenmeye, yeniden düşünmeye, yeniden tasarlamaya ve yeniden sistem tercihlerimizi gözden geçirmeye itiyor. Geç kalmamak ve gelişmelerden fırsatlar yaratmak lazımdır.

Önceki İçerikHavak, nemlendirme cihazlarında da üretime başladı
Sonraki İçerikDOSİDER Yönetim Kurulu Başkanı’ndan