Bir kalıp atölyesinin dünyaya açılan penceresinden Formül Plastik’e

Formül’ü 1990 yılında kurdu Haydar Şahin… Askere gitmeden önce bir iki yıl çalıştığı atölyede kalıpçılık yapmıştı. 1980’li yılların başlarında, askerlik görevini yapıp iş hayatına döndükten sonra, elektrik malzemeleri üreten Viko firmasında kalıpçı ustası olarak işe girdi ve kalıpçılık konusunda ustalaştı. Tasarım yeteneği iyi olduğu için meslek olarak kalıpçılıkta ilerlemeye karar verdi. 1990 yılına geldiğimizde İstanbul’daki kalıpçılar Rami Topçular bölgesinde toplanmaya başlamıştı. Burada bir iki yıl kadar bir tanıdığıyla ortakçılık yaptı, yürümeyince ayrılıp Formül’ü kurup şirketleşmeye geçti. Kısa bir süre tek başına çalıştıktan sonra yavaş yavaş yanına alıp yetiştirdiği çıraklarla kadroyu ve işleri geliştirmeye başladı.

Haydar Şahin: “İş yaşantım çocukluk yaşlarında başladı diyebiliriz”

Nerede doğduğunu ve nasıl kalıpçılığa yönlendiğini şu sözlerle aktarıyor Haydar Şahin: “1959 yılında Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Sağırlar Köyünde doğmuşum. Köy hayatında bir gelecek olmadığını bildiğim için İlkokulu bitirir bitirmez, 1970 yılı yazında çalışmak için İstanbul’a geldim. Dolayısıyla iş yaşantım çocukluk yaşlarında başladı diyebiliriz. İstanbul’a geldiğimde ilk oturduğum yer: Kasımpaşa oldu. Tophane bölgesindeki Torna/Freze atölyelerinde yaptığım birkaç yıllık “Çıraklık” döneminin ardından, askerlik çağıgeldiğinde genç bir “Usta” mertebesine ulaşmıştım. Askerlik sonrası ise biraz önce söylediğim gibi “Kalıpçılık” mesleğine yöneldim. Zamanla bilinen, tanınan bir Kalıpçı oldum.”

“O yıllar, yılda ortalama 80.000 kişi göçle İstanbul nüfusuna katılıyordu”

O dönemlerde Türkiye sanayisinin ne durumda olduğunu ise şöyle aktarıyor: “1970’li yılların başında İstanbul’un nüfusu 2 milyonun biraz üzerinde, Türkiye’nin nüfusu da 35 milyona yaklaşmıştı. Ben kaydımı köyden henüz getirmediğimden, şahit olduğum bu ilk nüfus sayımında yer almadım. O yıllar, yılda ortalama 80.000 kişi göçle İstanbul nüfusuna katılıyordu. İstanbul’un büyük bir göç hareketiyle karşılaştığı yıllardı. Bir kaynaktan aldığımı bilgiye göre o yıllarda İstanbul’da 10 ve üzerinde işçi çalıştıran sektörler yaklaşık şöyleydi: metal ve maden sektöründe 750, dokuma sektöründe 500 dolayında işletme vardı.  Makine sektöründe 350, kimyada ise 250 kimisi fabrika ve kimi de atölye ölçeğinde firmalar vardı. Gıda ve içki sektöründe 200 ve deri işi yapanların sayısı yine 200’ü geçmezdi.  Matbaa, mobilya, ayakkabı ve hazır giyim ve ulaşımda ancak 100 dolayında işletme ya var ya yoktu. Hepsiyle birlikte İstanbul’da en fazla 3.000 dolayında işyeri vardı diyebilirim. Aklımda kaldığı kadarıyla çalışan sayısı ise 40-450 bin kişi civarındaydı.

“Serbestleşmenin başladığı yıllar dönemin son çeyreğinde atölyemi kurdum”

Geldiğinde ilk iki yıl ciddi bir iş bulamadığını da sözlerine ekleyen Haydar Şahin, şöyle devam etti: “Ancak yine de boş durmayıp harçlığımı çıkardım. İki yıl sonra torna/freze işine çırak girerek “talaşlı imalat” konusunda kendimi geliştirmeye çalıştım. Çıraklık döneminin kendisine has zorluklarını yaşadım. O zamanın görüşü “eti senin, kemiği benim” tarzındaydı. Bilgi, görgü, kültür farklıydı. Ustalık piyasasına daha çok Ermeni ve Rum ustalar hakimdi. Onlardan gerek ahlak ve gerekse iş prensibi açılarından çok şeyler öğrendik.  Şimdinin gençlerine göre daha zor şartlara daha kolay uyum gösteriyorduk. Zaten kırsaldan gelmişiz, yokluğu biliyoruz. Paranın kıymetini biliyorduk, tasarrufluyduk, ama açgözlü de değildik. Diğer yandan, 1970’li yıllar biliyorsunuz çatışmalı yıllardı. Güvenlik güçleri asayişi sağlamaya çalışırken orantısız güç kullanabiliyor, haksız uygulamalarla da mağdur kalabiliyorduk. Arkasından askeri rejimi gördük. Özal’lı yıllarla birlikte iş hayatında biraz daha atılım dönemi geldi. Ben de bu serbestleşmenin başladığı yıllar dönemin son çeyreğinde atölyemi kurmuş oldum.”

“Formül’ü ülke çapında tanıtmaya başladık”

İlk ürünlerini ve hangi yıllarda ne tür ürün çeşitlemesine gidildiğine ise şu cümlelerle yer verdi Şahin, “Şirketleştikten sonraki ilk yıllarda Platin Bilardo, İhlas Ev Aletleri, Dizayn Grup ve giderek yaygınlaşıp gelişmeye başlayan plastik sektöründeki diğer üreticilere kalıplar yaptım; “Çözüm ortağı” oldum. Yaptığım kalıplar beğenildi. 1995 yılından itibaren enjeksiyon makineleri alarak, yaptığım kalıpları Formül bünyesinde çalıştırmaya başladık. Beş altı yıl kadar sürdürdüğümüz “Fason üretim” döneminde, bir yandan da Formül markası ile “Aksesuar Grubu” altında toplanan atık su ve temiz su kelepçeleri, kör tapa, köşe düzeltici, yere tespit dübeli, klips, lama ve klipsli lama gibi çoğunu kendimizin geliştirdiği ürünleri piyasa sunduk ve Formül’ü ülke çapında tanıtmaya başladık. 2003-2005 yılları arasında, plastik boru bağlantı elemanları için metal uçlar (inserts) üreten bir şirketle iş ortaklığı çerçevesinde çalışmalar yaptık. Bu dönemde plastik boru geçişleri için ürettiğimiz bağlantı elemanları yurt dışına da satılmaya başlayınca, ihracatın çekiciliğini keşfettik. Açıkçası iç piyasada rekabet yoğunluğu ve satış vadelerinin uzunluğu nedenleriyle tahsilat riskinin yüksek olduğunu tespit ederek, çözümün dış pazara ağırlık vermek olduğunu öngördük. İhracat amacına uygun olarak da marka tescillerini başlattık.  “FORMÜL” ve “AQUPA” markalarının tescillerini bu yıllarda yaptırdık.

Bu arada Türkiye ve yurtdışında sektöre yeni giren birkaç firmaya kalıp satarak hem nakit destek sağladım hem de boş kalan kalıplarımı değerlendirme fırsatı buldum. İnşaat ve tesisat sektörünün gelişimiyle birlikte plastik boru ve bağlantı parçaları pazarındaki arz-talep dengesindeki dönemsel boşluklardan da faydalanarak, 2008 yılından itibaren plastik boru üretimine de başladık. 2009 yılında ise çok daha stratejik bir karar verdik: Plastik sektöründeki birçok üreticinin halen tedarikçiye bağımlı olduğu nikel, dirsek, somun, rakor, masura, küresel vana metali vb. gibi metal girdileri, kendi bünyemizde üretmeye başladık. Böylelikle metal inserts dalında kendimizi yıldan yıla geliştirerek hem maliyetlerimizi düşürmüş hem de üretim planlamasını daha sağlıklı yapmaya başlamıştık. Formül’ün metal üretiminde kısa zamanda başarılı olmasının bir nedeni de benim “Talaşlı imalat” konusunu bilmemin rolü büyüktür.”

2013 yılından itibaren, yurtdışından kazandığımız müşteriler ve yaptığımız yatırımlarla ciromuzu ve varlıklarımızı her yıl en az yüzde 50 büyüterek ve Türkiye’nin ilk 1000 ihracatçı listesine girmeye başladık”

İşletmelerde başarının en önemli unsurunu insan kaynağı olarak tanımlayan Haydar Şahin konuya ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü: “2009 ve 2010 yıllarından itibaren Formül’ün çekirdek kadrosunu şekillendirmeye başladık. Budönemde ve birkaç yıl sonrasında oluşturacağımız usta ve ustabaşlarıyla, idari kadroya aldığımız bölüm yöneticileriyle biçimlenen kadro ve müşteri portföyü ile uzun yıllar sürecek bir birlikteliğin ve başarıların temellerini birlikte attık. 2013 yılından itibaren, yurtdışından kazandığımız müşteriler ve yaptığımız yatırımlarla ciromuzu ve varlıklarımızı her yıl en az yüzde 50 büyüterek ve Türkiye’nin ilk 1000 ihracatçı listesine girmeye başladık. Bu büyümenin sonucunda Beylikdüzü/Mermerciler Sanayi Sitesi’ndeki kiralık fabrika, şirketin ulaştığı büyüklüğü karşılamayacak duruma geldi. 2015 yılında Çerkezköy/Veliköy Organize Sanayi Bölgesi’nde aldığımız taşınmaza sıfırdan modern bir fabrika inşa ettik. Rusya ve Türki Devletler bölgesinde yaşanan devalüasyon sorunları ve üstelik 2016 yılında Rusya ile yaşanan politik gerilimlerin etkisiyle ihracatta genel bir küçülme yaşanınca ve ayrıca ülkemize özgü ekonomik daralma ve kriz süreci başlayınca; Formül Plastik olarak iç piyasada yeni fırsatların doğduğunu fark ettik. Diğer yandan yeni fabrikanın sağladığı düzen ve tertip, oturan planlama, üretim ve sevkiyat sistemi, kalıp zenginliği, otomasyona geçiş, hızlı üretim ve verimliliğin sağladığı imkanlar; fabrikada bir kapasite boşluğu doğurdu. Tüm bunları iç piyasada da değerlendirmeye karar verdik ve bayi teşkilatını oluşturmak için şart olan PVC Atık Su Ürün Grubuna, 2017 yılında yatırım yaptık. Böylece ısıtma ve taahhüt kesimine hitabeden ürün grupları tamamlanmış ve artık yurt içinde de bayilik teşkilatlanması için gerekli olan altyapı uygun hale getirilmiş oldu.”

“Gelişen teknolojiyle birlikte yeni ürünler de piyasa çıkacaktır. Plastiğin, savunma sanayisinden uzay sanayisine, ulaştırma sanayisinden tıp endüstrisine ve inşaat sanayisine kadar girmediği sektör kalmayacak”

Aradan geçen sürecin sonunda yarınlar için kurguladıkları hedefleri de belirten Haydar Şahin, son olarak şu değerlendirmelerde bulundu: “Formül Plastik, ihracat ve yurt içi satış ekibini ve diğer tüm bölümlerdeki idari yapılanmasını tamamlamış durumda. Makine parkını pazarda rekabet üstünlüğü sağlayacak şekle getirdik. Şu zamanın şartlarına uydurduğumuz gibi ileriki yıllarda gerçekleşecek muhtemel gelişmelere de hazır duruma getirdik. İhracatımızı oturttuk desek de dünyada girmek istediğimiz daha başka bölgeler var. Girip de daha geliştirmek istediğimiz bölgeler de var. Gelişmenin sonu yok. Gelişen teknolojiyle birlikte yeni ürünler de piyasa çıkacaktır. Plastiğin, savunma sanayisinden uzay sanayisine, ulaştırma sanayisinden tıp endüstrisine ve inşaat sanayisine kadar girmediği sektör kalmayacak. Biz de bu gelişmeleri en azından takip edeceğiz, bir kısmında da belki öncü olacağız. İlk yurtdışı gezimi 1998 yılında 38 yaşındayken Çin’e ve Cezayir’e yapmıştım. Her iki ülkenin de fabrikalarında yaptığım kalıplar çalışıyor; ürettiğim ürünler kullanılıyor. Bugün ihracat satış personelim 80 ülkedeki yüzlerce toptancıya ihracat yapıyor ve daha fazlasını da yapacağımıza inanıyorum. İşimize odaklanmayı bırakmadan gelişmeleri takip etmeyi sürdürebilirsek; şirketimizin, şirketimizde çalışan yüzlerce personelin ve Formül’le çalışan binlerce müşteri ve tedarikçinin geleceğini güvence altına almış oluruz. Bundan büyük anı ve mutluluk olabilir mi?”

Önceki İçerikKendinizden Yaşça Büyük Hayalleriniz Olsun!
Sonraki İçerikSatış kariyerindeki her basamağa değer katan adam: Erol Kayaoğlu